23 Ağustos 2015 Pazar

GİRNE KALESİ



     Kıbrıs'a gittiğimde arkadaşlarımın ilk söylediği söz Girne Kalesini gezmeden sakın dönme buralara sözleriydi. Bende onların tavsiyelerini dinleyerek Girne Kalesini dört dörtlük şekilde gezdim.


    
Müzeye giriş ücreti olarak öğrenci indirimindede yararlanarak 3 tl ye girdim,Tam giriş ücreti ise 5 tl idi.
    Girne kalesinin hakim olduğu yat limanı ona muhteşem bir güzellik arz etmiş. Kalenin dışında bu yat limanının etrafında ve kalenin surlarının dibinde dolaşmak insana inanılmaz derecede bir enerji veriyor.
Kalenin içine girip de bu surların tepesinden izlediğiniz manzara karşısında ise hayrete düşüyorsunuz ve zaman içinde huzurla doluyorsunuz. İnanılmaz derecede tarih kokan bu kale gezdikçe içine hapsediyor sizi...
Kalenin planı oldukça muntazam yapılmış ve kareye yakın bir plana sahip olmasıyla beraber her köşeye de birer kule dikilmiş.
   
Kaleyi gezerken adeta elimdeki rehberde yazan yön bulma ip uçlarını takip etmeye çalışıyorum fakat nafile bu konuda biraz yetersiz kalıyorum. Yine de pes etmeyip yönleri bulmaktan vazgeçerek gezimi devam ettiriyorum. Kaleye giriş bir köprü vasıtasıyla sağlanıyor. Biraz ilerledikten sonra çıktığımız rampanın hemen kenarında bulunan bir lahde yani bir mezara gözümüz çarpıyor ve yanına yaklaştığınızda bu lahdin Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşaya ait olduğunu görüyoruz. Kalenin iç kapısındaki tonozunda gördüğümüz amblemin Lüzinya’nın üç aslanlı amblemi olduğunu öğreniyoruz.
Adım attıkça yerlerde kapılarda hep bir işaret hep bir obje görüyorsunuz  ve bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış bu eseri adeta yaşıyorsunuz. İçerisindeki doğal güzelliklerin bozulmaması da çok önemli bir kavram bence…
Kale bugünkü şekline ulaşana kadar birçok evreden geçmiş.
Tarih kokan bu kalede ise zamanında İngilizler, Fransızlar, Venedikliler, Osmanlılar rol oynamış.
Tabi ki her devlet kendinden bir şeyler katarak bu kaleye sahip olmuş. O zamanlarda kalede yapılan değişiklerin hemen hemen çoğu yok olmuş. Fakat kalenin içinde Lüzinyan hakimiyetinin fazla olduğu göze çarpmaktadır. Her devletin her milletin kendine ait kültürünün bulunması bizim önümüzdeki en güzel örneklerdendir.
Girne kalesinin içerisinde bulunan yapıtlar ise kaleden daha çok ilgi çekmektedir...
Yine tarihin gizemli karanlıklarına ışık tutan yapılar bizi içerisine alır ve kendilerine hayran bırakır.

Lüzinyan Kulesi :  Kule Kıbrıs Kralı John Dibel'in tarafından yaptırılmıştır. Kulede ise Bizans, Lüzinyan, Venedik, Osmanlı  ve İngiliz asker bayrakları sergilenmektedir.
St. George Kilisesi : Bizans ve Lüzinyan dönemlerin de kale dışında bağımsız bir yapıt olan kilise, Venedik döneminde bazı değişikliklerle kale içine alınmıştır.
Sarnıç :  Lüzinyan döneminde yapıldığı sanılan sarnıç o dönemlerde kalenin su ihtiyacını karşılamaktaydı.
Zindanlar :  Lüzinyan dönemine aittir  ve Kral I. Peter döneminde birçok işkence olayına sahne olmuştur. Zindan odalarında bugün gerçek olaylara bağımlı kalınarak yapılan canlandırmalar sergilenmektedir.

Şövalye John Visconti
Zindanlarda yer alan kuyulardan birinde Şövalye John Visconti canlandırılmıştır. Talihsiz bir şekilde zindana atılan şövalyenin hikâyesi şöyledir; 1368 yılında Kral 1. Peter Haçlı Ordusu toplamak üzere Fransa’ya giderken, Visconti’ye sarayın muhafazası ile görevlendirir. Bu dönemde Kraliçe Elenor, Roucha Kontu, John de Morphou ile gönül ilişkisine girer ve dedikodular başlar. Krala sadık Visconti 1.Peter’e gönderdiği mektubunda Kraliçe’nin dedikodulara maruz kaldığını ve krala sadakatsizliğine kesinlikle inanmadığını bildirir. Adaya dönen Kral araştırmaları sonunda konuyu Kraliyet Saray Meclisi’ne havale eder. Politik ve kişisel nedenlerle Kraliçe’yi cezalandıramayan Meclis, başka bir suçlu bulmalıdır. Meclis, Visconti’yi Kraliçe’ye iftira atmakla suçlu bulur. Visconti savunması dahi alınmadan bu zindana hapsedilir. Bir yıl burada çile çektikten sonra Bufavento Kalesi’ne gönderilir ve açlıktan ölür.
 Joama L’aleman
Kalenin zindan bölümünde bulunan kuyuda temsili canlandırılan bir de kadın bulunmaktadır. Burada bulunan Joama L’aleman Kıbrıs ve Kudüs Kralı 1. Peter’in en gözde metresidir. L’aleman, kralın çocuğunu taşıdığı için Kraliçe Elanor’un kıskançlıklarından nasibini almıştır. Kralın seferde olmasını fırsat bilen Elanor, Joanna’yı huzuruna çağırıp, ona hakaret eder. L’aleman, 8 aylık hamiledir ve Kraliçe bu çocuğun düşmesini istemektedir. Bu nedenle Joanna’nın karnı üzerine büyük mermer bir havan konularak tuz öğütülür, kötü kokulu ilaç içirilir, işkence yapılar ama çocuk düşmez. Doğum gerçekleştikten hemen sonra üzerindeki kanlar temizlenmeden Lefkoşe’den Girne’ye kaleye getirilir ve bu hücreye hapsedilir.
Kralın kardeşi olan Prens Girne Komutanı’nı  görevden alarak, yerine Joanna’nın akrabası olan Sir Luke d’Antiaume’u getirmesinden sonra bir yılını iyi şekilde geçirir. O sırada Haçlı Ordularını toplamak için Fransa’da bulunan Kral, Kraliçe’nin Joanna’ya yaptıklarını öğrenerek, öfkeye kapılır. Gönderdiği mektupta Kraliçeye şöyle der; “Sevdiğim Layd Joanna’ya yaptığın kötülükleri duydum. Bu nedenle yemin ederim ki Kıbrıs’a geldiğimde bir çoğunun  titreyeceği kötü şeyler yapacağım. Bu nedenle ben gelmeden önce o kadına yapabileceğin en kötü işleri yap.”
Mektuptan kısa bir süre sonra Joanna zindandan çıkarılır ve Lefkoşa’daki Franciscan Mezhebine ait Santa Clara Manastırı’na gönderilir. Kralın seferden dönmesiyle birlikte saraya geri alınır. Çocuğun akıbeti ise bilinmemektedir.
              Diğer zindan odalarında ise o dönemde yapılan işkenceleri anlatan canlandırmalar vardır.


Batık Gemi Müzesi :  Bu müzede bulunan gemi günümüze kadar ele geçen en eski gemi özelliğini taşımaktadır. Gemi söylenildiği üzere Helenistik dönemdeki krallara aittir. Bir başka söylentiye göre gemi aslında bir ticaret gemisidir. Pensilvanya Üniversitesi su altı arkeologları tarafından gün ışığına çıkarılan batık gemi ise, Girne’ye 1,5 kilometre uzaklıkta 18 metre derinlikte bir balıkçı tarafından bulunmuştur. Halep çamından yapılmış, 15 metre uzunluğundaki geminin yüzeyi ağaç kurtlarına karşı koruma sağlamak için vernikle kaplanmıştır. Gemide bulunan mutfak gereçleri, tahta kaşıklar, zeytinyağı şişeleri, bardaklar ve tuz ambarları görülmektedir.


Bu güzellikleri gezip görüpte belgelememek olmazdı tabi ki heyecanla çekip arşivime yerleştrdiğim ve her baktığımda özlem duyduğum bir sürü fotoğrafım var. Sizlerinde  tatil amaçlı gittiğiniz de bu tarihi yapıyı gezmeniz ve yeni anılar biriktirmeniz dileklerimle…

















                                                            



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BURSA YEŞİL CAMİ & YEŞİL TÜRBE

Bahçelievler Belediyesinin düzenlemiş olduğu günübirlik Bursa gezisine katıldığım ve soluğu o çok istediğim Yeşil Cami de aldığım anı paylaş...