Kıbrıs'a gittiğimde
arkadaşlarımın ilk söylediği söz Girne Kalesini gezmeden sakın dönme buralara
sözleriydi. Bende onların tavsiyelerini dinleyerek Girne Kalesini dört dörtlük
şekilde gezdim.
Müzeye giriş ücreti olarak öğrenci indirimindede yararlanarak 3 tl ye girdim,Tam giriş ücreti ise 5 tl idi.
Girne kalesinin hakim olduğu yat limanı ona muhteşem bir güzellik arz etmiş. Kalenin dışında bu yat limanının etrafında ve kalenin surlarının dibinde dolaşmak insana inanılmaz derecede bir enerji veriyor.
Kalenin içine girip de bu surların tepesinden izlediğiniz
manzara karşısında ise hayrete düşüyorsunuz ve zaman içinde huzurla
doluyorsunuz. İnanılmaz derecede tarih kokan bu kale gezdikçe içine hapsediyor
sizi...
Kalenin planı oldukça muntazam yapılmış ve kareye yakın bir
plana sahip olmasıyla beraber her köşeye de birer kule dikilmiş.
Adım attıkça yerlerde kapılarda hep bir işaret hep bir obje
görüyorsunuz ve bir çok medeniyete ev
sahipliği yapmış bu eseri adeta yaşıyorsunuz. İçerisindeki doğal güzelliklerin
bozulmaması da çok önemli bir kavram bence…
Kale bugünkü şekline ulaşana kadar birçok evreden geçmiş.
Tarih kokan bu kalede ise zamanında İngilizler, Fransızlar, Venedikliler,
Osmanlılar rol oynamış.
Tabi ki her devlet kendinden bir şeyler katarak bu kaleye
sahip olmuş. O zamanlarda kalede yapılan değişiklerin hemen hemen çoğu yok
olmuş. Fakat kalenin içinde Lüzinyan hakimiyetinin fazla olduğu göze
çarpmaktadır. Her devletin her milletin kendine ait kültürünün bulunması bizim
önümüzdeki en güzel örneklerdendir.
Girne kalesinin içerisinde bulunan yapıtlar ise kaleden daha
çok ilgi çekmektedir...
Yine tarihin gizemli karanlıklarına ışık tutan yapılar bizi
içerisine alır ve kendilerine hayran bırakır.
Lüzinyan Kulesi : Kule Kıbrıs Kralı John Dibel'in tarafından
yaptırılmıştır. Kulede ise Bizans, Lüzinyan, Venedik, Osmanlı ve İngiliz asker bayrakları sergilenmektedir.
St. George Kilisesi : Bizans ve Lüzinyan dönemlerin de kale
dışında bağımsız bir yapıt olan kilise, Venedik döneminde bazı değişikliklerle
kale içine alınmıştır.
Sarnıç : Lüzinyan
döneminde yapıldığı sanılan sarnıç o dönemlerde kalenin su ihtiyacını
karşılamaktaydı.
Zindanlar : Lüzinyan
dönemine aittir ve Kral I. Peter
döneminde birçok işkence olayına sahne olmuştur. Zindan odalarında bugün gerçek
olaylara bağımlı kalınarak yapılan canlandırmalar sergilenmektedir.
Şövalye John Visconti
Zindanlarda yer alan kuyulardan birinde Şövalye John
Visconti canlandırılmıştır. Talihsiz bir şekilde zindana atılan şövalyenin
hikâyesi şöyledir; 1368 yılında Kral 1. Peter Haçlı Ordusu toplamak üzere
Fransa’ya giderken, Visconti’ye sarayın muhafazası ile görevlendirir. Bu
dönemde Kraliçe Elenor, Roucha Kontu, John de Morphou ile gönül ilişkisine
girer ve dedikodular başlar. Krala sadık Visconti 1.Peter’e gönderdiği
mektubunda Kraliçe’nin dedikodulara maruz kaldığını ve krala sadakatsizliğine
kesinlikle inanmadığını bildirir. Adaya dönen Kral araştırmaları sonunda konuyu
Kraliyet Saray Meclisi’ne havale eder. Politik ve kişisel nedenlerle Kraliçe’yi
cezalandıramayan Meclis, başka bir suçlu bulmalıdır. Meclis, Visconti’yi
Kraliçe’ye iftira atmakla suçlu bulur. Visconti savunması dahi alınmadan bu
zindana hapsedilir. Bir yıl burada çile çektikten sonra Bufavento Kalesi’ne
gönderilir ve açlıktan ölür.
Joama L’aleman
Kalenin zindan bölümünde bulunan kuyuda temsili
canlandırılan bir de kadın bulunmaktadır. Burada bulunan Joama L’aleman Kıbrıs
ve Kudüs Kralı 1. Peter’in en gözde metresidir. L’aleman, kralın çocuğunu
taşıdığı için Kraliçe Elanor’un kıskançlıklarından nasibini almıştır. Kralın
seferde olmasını fırsat bilen Elanor, Joanna’yı huzuruna çağırıp, ona hakaret
eder. L’aleman, 8 aylık hamiledir ve Kraliçe bu çocuğun düşmesini istemektedir.
Bu nedenle Joanna’nın karnı üzerine büyük mermer bir havan konularak tuz
öğütülür, kötü kokulu ilaç içirilir, işkence yapılar ama çocuk düşmez. Doğum
gerçekleştikten hemen sonra üzerindeki kanlar temizlenmeden Lefkoşe’den
Girne’ye kaleye getirilir ve bu hücreye hapsedilir.
Kralın kardeşi olan Prens Girne Komutanı’nı görevden alarak, yerine Joanna’nın akrabası
olan Sir Luke d’Antiaume’u getirmesinden sonra bir yılını iyi şekilde geçirir.
O sırada Haçlı Ordularını toplamak için Fransa’da bulunan Kral, Kraliçe’nin
Joanna’ya yaptıklarını öğrenerek, öfkeye kapılır. Gönderdiği mektupta Kraliçeye
şöyle der; “Sevdiğim Layd Joanna’ya yaptığın kötülükleri duydum. Bu nedenle
yemin ederim ki Kıbrıs’a geldiğimde bir çoğunun titreyeceği kötü şeyler yapacağım. Bu nedenle
ben gelmeden önce o kadına yapabileceğin en kötü işleri yap.”
Mektuptan kısa bir süre sonra Joanna zindandan çıkarılır ve
Lefkoşa’daki Franciscan Mezhebine ait Santa Clara Manastırı’na gönderilir.
Kralın seferden dönmesiyle birlikte saraya geri alınır. Çocuğun akıbeti ise
bilinmemektedir.
Diğer
zindan odalarında ise o dönemde yapılan işkenceleri anlatan canlandırmalar
vardır.
Batık Gemi Müzesi : Bu müzede bulunan gemi günümüze kadar ele
geçen en eski gemi özelliğini taşımaktadır. Gemi söylenildiği üzere Helenistik
dönemdeki krallara aittir. Bir başka söylentiye göre gemi aslında bir ticaret
gemisidir. Pensilvanya Üniversitesi su altı arkeologları tarafından gün ışığına
çıkarılan batık gemi ise, Girne’ye 1,5 kilometre uzaklıkta 18 metre derinlikte
bir balıkçı tarafından bulunmuştur. Halep çamından yapılmış, 15 metre
uzunluğundaki geminin yüzeyi ağaç kurtlarına karşı koruma sağlamak için
vernikle kaplanmıştır. Gemide bulunan mutfak gereçleri, tahta kaşıklar,
zeytinyağı şişeleri, bardaklar ve tuz ambarları görülmektedir.
Bu güzellikleri gezip görüpte belgelememek olmazdı tabi ki
heyecanla çekip arşivime yerleştrdiğim ve her baktığımda özlem duyduğum bir
sürü fotoğrafım var. Sizlerinde tatil
amaçlı gittiğiniz de bu tarihi yapıyı gezmeniz ve yeni anılar biriktirmeniz
dileklerimle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder