8 Aralık 2015 Salı

BARIŞ MANÇO EVİ

     
    
      Barış Manço deyince ilk aklımıza gelen tabi ki de onun farklı imajı ve kulaklarımıza doygunluk veren inanılmaz şarkıları ve besteleridir.
      Bende onun şarkılarıyla beraber olan bir post yayınlamak istedim.
1943 yılında dünyaya gelip 1999 yılında da göç eden Barış Manço 52 yıllık yaşamını müziğe adamış ve bizlere daha güzel daha kaliteli eserler bırakabilmek için kendisini durmadan geliştirmiştir.  
Ben bir hafta sonumu ,çocukluğumu şarkılarını dinleyerek ,yapmış olduğu programları izleyerek geçirdiğim bu güzel insanın müze yapılan evini ziyaret edip hakkında daha fazla bilgi edinmeye ayırdım.Bunu yapmanın  ve şuan sizlerle paylaşıyor olmanın mutluluğu içerisindeyim.
Barış Manço’nun müze yapılan evine bayıldım .Kadıköy'ü çok seven bir arkadaşım ile buraya gittik.Müzeye giriş ücreti olarak arkadaşım tam bilet alarak 6 lira ödedi ben indirimden yararlanarak 4 lira ödedim.Daha eve girmeden kapının önünde bile içeri girince nelerle karşılaşacağınızı bilir gibisiniz.Bizi Barış Manço adam olacak çocuklarla beraber hoş geldiniz diyerek kapıda karşılamakta en güler yüzüyle,içtenliğiyle …




      Bahçe korkuluklarının yanındaki çocuk heykelleri ‘’adam olacak çocuk ‘’programından bizleri karşılıyor merhaba diyerek.


 Toprağa ekilen rengarenk sebzeleri görünce ‘’domates,biber,patlıcan ‘’şarkısını söylemeden geçemiyoruz.Hele bir de merdiven önünde ki arkadaşım eşek yüzümü güldüren en güzel detaydı .Yine bahçede kullanmış olduğu arabalarından biri cam camekan içerisinde sergilenmekteydi .


    
  Hayatını müziğe adamış bir sanatçının bestelerinin yazılı olduğu kağıtlar olmazsa olmazdı zaten …



Kapıdan içeri girerken bizi bir masa karşılıyor taş plaklarla kaplı olarak…Heyecanıma yenik düşüp ilk odaya hızlıca giriverdim ve karşımda piyanosu başında hala oturan Barış Manço vardı.Etrafa göz gezdirirken gerçekten muazzam bir hayat yaşamış olan bu adamın gittiği her yerden bir obje taşıyıp evine getirmemesi cidden abes olurdu.



     Pencere kenarlarına açılmış olan nişlerin içerisinde Barış Manço ‘nun farkı ülkelerden toplamış olduğu vazo koleksiyonlarını gördüm ve ne kadar zevkli olduğunu ne kadar sanatçı ruhlu olduğunu bir kez daha fark ettim.


Duvardaki her tabloyu ayrı ayrı inceledim ve resmin yapabilmekten ziyade yapan kişiye saygı göstermenin ve yaptığı tabloya sahip çıkmanın daha değerli olabileceğini çok iyi anladım.Ayrıca sahne kostümlerinin çerçevelenip duvara asılması bana adeta tv programlarını izlediğimde üstünde görmüş olduğum  o hali ile hatırlatma yaptı.




         Bir köşede Barış Manço’nun almış olduğu ödüller vardı.Hepsini tek tek inceledim ve böyle bir insanın Türk olmasından bizim ülkemizden çıkmış olmasından büyük gurur duydum.Barış Manço ödül almaya daha Galatasaray lisesinde öğrenimine devam ettiği dönemlerde başlamış.Bunun devamı ise öğrenimini devam ettirmek için gittiği Belçika Kraliyet Akademisinde gelmiş .Hazırlamış olduğu Tv programlarından almış olduğu ödüller , Dünyayı gezerken göstermiş olduğu başarılarından,paylaşımlarından dolayı almış olduğu ödüller.Bestelerinin, söylemiş olduğu şarkılarının insanlara ulaşabilmesi için oradan oraya konsere koşan Barış Manço’nun ödülleri hepsi buradaydı.Hepsi gurur kaynağıydı.
Beni çok şaşırtan ,dikkatimi en çok çeken ödüller ise Belçika devleti tarafından verilen Türk Kültür Elçisi ve Japonya devleti tarafından verilen yüksek şeref madalyası idi.
Beni şaşırtan bir diğer olay ise bunun gibi bir müzenin de Belçika’nın Liege kentinde de bulunması çünkü Barış Manço eğitim amaçlı uzun zaman burada yaşadığından dolayı orada bulunan evini ‘’Liege Barış Evi ‘’olarak müzeye dönüştürmüşlerdir.



Evi gezmeye devam ettiğimde duvarlarda eserlerinin yazılı olduğu solfej kâğıtları çok güzeldi adeta duvarlarda gördüğüm şarkıları söyleyerek evi yani müzeyi gezdim diyebilirim.
Üst kata çıkarken merdivenlerin piyano tuşları seklinde oluşturulması duvardaki notalı kâğıtlar adeta sizi müziğin içerisine çekiyor.






Yukarı çıktığımızda bizi yatak odaları ve Barış Manço’nun hepimizin hayran kaldığı o özel eşyaları kemerleri,yüzükleri ,takıları karşılıyor.

Gitar şeklinde olan dolaplar ve yüzüklerinin konulduğu o kocaman yüzük seklinde oluşturulan dolap çok güzeldi . Pencere ve kapı camlarının vitrayları çok renkli ve göz alıcıydı.



Koleksiyonları incelerken kendimden geçtiğim doğrudur.Banyolar ve kapalı bahçe hariç evin her yanı antika ve yaşanmışlık kokuyordu adeta büyüleyiciydi.O simsiyah aralara beyazlar serpiştirilmiş banyoyu görünce şaşkınlığımı gizleyememiş ve bu kadar renkli bir kişiliğe nasıl yani bu banyo demiştim ki diğer banyoyu görünce biraz içim açıldı rahatladım.Banyonun yanındaki oda ‘’adam olacak çocuk’’lara ayrılmış çok renkli ve hoştu .


Hayranı olduğum bir sanatçıya  bu şekilde daha çok hayran olacağım aklıma bile gelmezdi.
Yavaş yavaş aşağı inip o bahçede biraz daha vakit geçirmek ve yine Barış Manço hakkında harika şeyler öğrenmek müthiş bir keyifti.Bahçeye hayran kaldım.Masalar taş plak şeklinde sandalyeler nota şeklinde bahçenin tavanı bile notalar şeklindeydi tasarımını kimin yaptığını öğrenemesem de müthiş bir tasarımdı…




Barış Manço hakkında öğrendiğim bir şey beni ona karşı müthiş bir utanç içine düşürdü.Barış Manço’nun tamamen imajı olarak düşündüğüm o upuzun saçlarının ve sakallarının altında gizlediği gerçeği bilmemek ve daha yeni öğrenmek beni inan ki utandırdı.
Gelirini sağır ve dilsiz çocuklar adına bağışlamak için 1979 yılında çıkmış olduğu bir turnenin geri dönüşünde Türkiye de geçirmiş olduğu bir kazadan sonra o kaza izlerini saklayabilmek adına saçlarını ve sakallarını uzatmış ve bizlerin karşısına hep bunu gizleyerek çıkmıştır.
     Barış Manço hakkında öğrendiğim en güzel bağış ise gittiği her ülkeden toplamış olduğu 310 adetlik fotoğraf makinesi koleksiyonunu  ölmeden önce Türkiye Cemiyetinin Cağaloğlu‘nda
bulunan Basın Müzesine bağışlamıştır.Umarım bir gün Basın Müzesine gidip onları görebilirim…
İtiraf etmeliyim ki Barış Manço’nun hazırlamış olduğu tv programlarını özledikçe hala internetten izlediğim oluyor.Fakat ‘’7 den 77 ye ‘’adlı tv programının 1998 haziran ayında 370. kez ekrana gelerek Türk televizyonlarında ulaşılması zor olan bir rekora imza atması işte bunu
yeni öğrendim.
     Ekvatordan kutuplara adlı tv programında ekibiyle birlikte 5 kıtada 100 den fazla  değişik yöreye giderek 600.000 km ye yakın yol alarak yeni bir rekor kırması ve Barış Manço’ya hakkettiği lakabın verilmesi çok iyiymiş Barış Çelebi  adeta lakabın hakkını vermiş.
Hayatta duruşuyla idolüm olan Barış Manço hakkında çok güzel şeyler öğrendim.Körü körüne bir sevgi beslemediğimi görmek ve anlamak beni daha mutlu etti …

Huzur içinde uyusun Barış Manço benim gibi milyonlarca seveni var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BURSA YEŞİL CAMİ & YEŞİL TÜRBE

Bahçelievler Belediyesinin düzenlemiş olduğu günübirlik Bursa gezisine katıldığım ve soluğu o çok istediğim Yeşil Cami de aldığım anı paylaş...