Barış Manço
deyince ilk aklımıza gelen tabi ki de onun farklı imajı ve kulaklarımıza
doygunluk veren inanılmaz şarkıları ve besteleridir.
Bende onun şarkılarıyla beraber olan bir post yayınlamak istedim.
Bende onun şarkılarıyla beraber olan bir post yayınlamak istedim.
1943 yılında dünyaya gelip 1999 yılında da göç eden Barış Manço
52 yıllık yaşamını müziğe adamış ve bizlere daha güzel daha kaliteli eserler
bırakabilmek için kendisini durmadan geliştirmiştir.
Ben bir hafta
sonumu ,çocukluğumu şarkılarını dinleyerek ,yapmış olduğu programları izleyerek
geçirdiğim bu güzel insanın müze yapılan evini ziyaret edip hakkında daha fazla
bilgi edinmeye ayırdım.Bunu yapmanın ve
şuan sizlerle paylaşıyor olmanın mutluluğu içerisindeyim.
Barış Manço’nun müze yapılan evine bayıldım .Kadıköy'ü çok seven bir arkadaşım ile buraya gittik.Müzeye giriş ücreti olarak arkadaşım tam bilet alarak 6 lira ödedi ben indirimden yararlanarak 4 lira ödedim.Daha eve girmeden kapının önünde bile içeri girince nelerle
karşılaşacağınızı bilir gibisiniz.Bizi Barış Manço adam olacak çocuklarla beraber hoş geldiniz
diyerek kapıda karşılamakta en güler yüzüyle,içtenliğiyle …
Bahçe
korkuluklarının yanındaki çocuk heykelleri ‘’adam olacak çocuk ‘’programından
bizleri karşılıyor merhaba diyerek.
Toprağa ekilen rengarenk sebzeleri görünce
‘’domates,biber,patlıcan ‘’şarkısını söylemeden geçemiyoruz.Hele bir de
merdiven önünde ki arkadaşım eşek yüzümü güldüren en güzel detaydı .Yine
bahçede kullanmış olduğu arabalarından biri cam camekan içerisinde
sergilenmekteydi .
Hayatını müziğe
adamış bir sanatçının bestelerinin yazılı olduğu kağıtlar olmazsa olmazdı zaten
…
Kapıdan içeri girerken bizi bir masa karşılıyor taş
plaklarla kaplı olarak…Heyecanıma yenik düşüp ilk odaya hızlıca giriverdim ve
karşımda piyanosu başında hala oturan Barış Manço vardı.Etrafa göz gezdirirken
gerçekten muazzam bir hayat yaşamış olan bu adamın gittiği her yerden bir obje
taşıyıp evine getirmemesi cidden abes olurdu.
Pencere kenarlarına açılmış olan nişlerin içerisinde Barış
Manço ‘nun farkı ülkelerden toplamış olduğu vazo koleksiyonlarını gördüm ve ne
kadar zevkli olduğunu ne kadar sanatçı ruhlu olduğunu bir kez daha fark ettim.
Duvardaki her
tabloyu ayrı ayrı inceledim ve resmin yapabilmekten ziyade yapan kişiye saygı
göstermenin ve yaptığı tabloya sahip çıkmanın daha değerli olabileceğini çok iyi anladım.Ayrıca sahne kostümlerinin çerçevelenip duvara asılması bana
adeta tv programlarını izlediğimde üstünde görmüş olduğum o hali ile hatırlatma yaptı.
Bir köşede
Barış Manço’nun almış olduğu ödüller vardı.Hepsini tek tek inceledim ve böyle
bir insanın Türk olmasından bizim ülkemizden çıkmış olmasından büyük gurur
duydum.Barış Manço ödül almaya daha Galatasaray lisesinde öğrenimine devam
ettiği dönemlerde başlamış.Bunun devamı ise öğrenimini devam ettirmek için
gittiği Belçika Kraliyet Akademisinde gelmiş .Hazırlamış olduğu Tv
programlarından almış olduğu ödüller , Dünyayı gezerken göstermiş olduğu
başarılarından,paylaşımlarından dolayı almış olduğu ödüller.Bestelerinin,
söylemiş olduğu şarkılarının insanlara ulaşabilmesi için oradan oraya konsere
koşan Barış Manço’nun ödülleri hepsi buradaydı.Hepsi gurur kaynağıydı.
Beni çok şaşırtan ,dikkatimi en çok çeken ödüller ise
Belçika devleti tarafından verilen Türk Kültür Elçisi ve Japonya devleti
tarafından verilen yüksek şeref madalyası idi.
Beni şaşırtan bir diğer olay ise bunun gibi bir müzenin de
Belçika’nın Liege kentinde de bulunması çünkü Barış Manço eğitim amaçlı uzun
zaman burada yaşadığından dolayı orada bulunan evini ‘’Liege Barış Evi ‘’olarak
müzeye dönüştürmüşlerdir.
Evi gezmeye devam ettiğimde duvarlarda eserlerinin yazılı
olduğu solfej kâğıtları çok güzeldi adeta duvarlarda gördüğüm şarkıları
söyleyerek evi yani müzeyi gezdim diyebilirim.
Üst kata çıkarken merdivenlerin piyano tuşları seklinde
oluşturulması duvardaki notalı kâğıtlar adeta sizi müziğin içerisine çekiyor.
Yukarı çıktığımızda bizi yatak odaları ve Barış Manço’nun
hepimizin hayran kaldığı o özel eşyaları kemerleri,yüzükleri ,takıları
karşılıyor.
Gitar şeklinde olan dolaplar ve yüzüklerinin konulduğu o
kocaman yüzük seklinde oluşturulan dolap çok güzeldi . Pencere ve kapı
camlarının vitrayları çok renkli ve göz alıcıydı.
Koleksiyonları incelerken
kendimden geçtiğim doğrudur.Banyolar ve kapalı bahçe hariç evin her yanı antika
ve yaşanmışlık kokuyordu adeta büyüleyiciydi.O simsiyah aralara beyazlar
serpiştirilmiş banyoyu görünce şaşkınlığımı gizleyememiş ve bu kadar renkli bir
kişiliğe nasıl yani bu banyo demiştim ki diğer banyoyu görünce biraz içim
açıldı rahatladım.Banyonun yanındaki oda ‘’adam olacak çocuk’’lara ayrılmış çok
renkli ve hoştu .
Hayranı olduğum bir sanatçıya bu şekilde daha çok hayran olacağım aklıma
bile gelmezdi.
Yavaş yavaş aşağı inip o bahçede biraz daha vakit geçirmek
ve yine Barış Manço hakkında harika şeyler öğrenmek müthiş bir keyifti.Bahçeye
hayran kaldım.Masalar taş plak şeklinde sandalyeler nota şeklinde bahçenin
tavanı bile notalar şeklindeydi tasarımını kimin yaptığını öğrenemesem de
müthiş bir tasarımdı…
Barış Manço hakkında öğrendiğim bir şey beni ona karşı
müthiş bir utanç içine düşürdü.Barış Manço’nun tamamen imajı olarak düşündüğüm
o upuzun saçlarının ve sakallarının altında gizlediği gerçeği bilmemek ve daha
yeni öğrenmek beni inan ki utandırdı.
Gelirini sağır ve dilsiz çocuklar adına bağışlamak için 1979
yılında çıkmış olduğu bir turnenin geri dönüşünde Türkiye de geçirmiş olduğu
bir kazadan sonra o kaza izlerini saklayabilmek adına saçlarını ve sakallarını
uzatmış ve bizlerin karşısına hep bunu gizleyerek çıkmıştır.
Barış Manço hakkında
öğrendiğim en güzel bağış ise gittiği her ülkeden toplamış olduğu 310 adetlik
fotoğraf makinesi koleksiyonunu ölmeden
önce Türkiye Cemiyetinin Cağaloğlu‘nda
bulunan Basın Müzesine bağışlamıştır.Umarım bir gün Basın
Müzesine gidip onları görebilirim…
İtiraf etmeliyim ki
Barış Manço’nun hazırlamış olduğu tv programlarını özledikçe hala internetten
izlediğim oluyor.Fakat ‘’7 den 77 ye ‘’adlı tv programının 1998 haziran ayında
370. kez ekrana gelerek Türk televizyonlarında ulaşılması zor olan bir rekora
imza atması işte bunu
yeni öğrendim.
Ekvatordan kutuplara
adlı tv programında ekibiyle birlikte 5 kıtada 100 den fazla değişik yöreye giderek 600.000 km ye yakın
yol alarak yeni bir rekor kırması ve Barış Manço’ya hakkettiği lakabın
verilmesi çok iyiymiş Barış Çelebi adeta
lakabın hakkını vermiş.
Hayatta duruşuyla idolüm olan Barış Manço hakkında çok güzel
şeyler öğrendim.Körü körüne bir sevgi beslemediğimi görmek ve anlamak beni daha
mutlu etti …
Huzur içinde uyusun Barış Manço benim gibi milyonlarca
seveni var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder