Bitlis'te okuduğum sıralarda hafta sonu gezi güzargahları düzenlerdik arkadaşlarla çok çok keyifli olurdu.İki günlüğüne bir araba kiralayarak geceden yollara dökülüp her önemli istikamette duraklayıp tekrar yola çıkarak yapılan geziler idi bunlar.Tadı hala damağımızda diyebilmekteyim.
Bu gezi güzahlarından birisi de Ağrı Doğubeyazıt oldu.Buranın bir güzergah olma sebebi ise kendisini çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın yoğun isteklerinden dolayıdır.Ağrı da ikamet eden sevgili arkadaşımızın bizi hem evinde ağırlamak istemesi hemde Ağrı da görmeniz gereken çok güzel yerler var mutlaka gelmelisiniz demesindendi.
Arkadaşımıza uyduk ve Ağrı'ya gittik.Ağrıda adım atmadığımız yer kalmadı didik didik gezdik her yanını.Ağrı dağına bile çıktık.Her gezdiğimiz yerden o kadar çok etkilendim ki hangi birini yazacağımı şaşırdım.Ama ben en çok etkilendiğimi yazmak istiyorum. Ağrı'nın Doğu Beyazıt ilçesinde bulunan İshak Paşa Sarayı.
Bu saray öyle bir saray ki bir çok kültürü aynı anda sunuyor bütün geçmişini her adım attığınızda yüzünüze çarpıyor.
Daha saraya adım atmadan ihtişamı büyülüyor sizi kapının üzerindeki o işlemeler sizin ne kadar değerli ve sanata ne kadar değer veren insanların bu sarayı inşa ettiklerini anlatmaya çalışıyor.1685 de Çolak Abdi Paşa tarafından yaptırılmaya başlanan bu saray 1784 senesinde tamamlanıyor.
99 senede tamamlandığını öğrendiğimiz bu saray bize beklediğimizden daha fazlasını sundu.
Sarayın Osmanlı İmparatorlugu'nun Lale Devrindeki son anıt olduğunu öğrendik.Ayrıca bu saray İstanbul daki Topkapı Sarayından sonra Osmanlı mimarisinin en önemli ve en ünlü saraylarından biriymiş.
Bence de öyle olması gerekiyor.Çünkü Osmanlı,Selçuklu ve Fars mimari üsluplarından etkilendiği görülmektedir.99 sene yapımı süren bir eserin elbetteki farklı kültürlerden etkilenmesi söz konusu olmalıdır.
Saray da önemli olan en büyük ustalık ise saraya döşenen kalorifer sistemidir.Düşünsenize bir o günün şartlarıyla 300 den fazla odanın ısıtılması halini nasıl da muhteşem bir çözüm bulmuşlar.
Saray o kadar büyük ki gezmekle bitmiyor.
Sarayın giriş kısmı avlu dediğimiz kısımda çeşmeler bulunuyor.Rivayete göre bu çeşmeler su ve süt çeşmesi olarak biliniyor.Özel günlerde halkın bu çeşmelerden süt içtiği söyleniyor.
Ayrıca adalete ne kadar önem verildiği bu sarayda da ön planda sarayın içindeki zindanlar suçlular için yapılmış ancak bu zindanlarda ışık huzmesi çok çok iyi ayarlanmış ki suçluların cezalarına karşılık ışığın az yada çok gelmesi sağlanarak yapılmış.Aynı zamanda suçlunun suçu tamamen belli olana kadar bu suçlular bekleme salonunda beklemeye alınmışlardır.Ancak suçu ispatlandıktan sonra zindana indirilmişlerdir.
Yine bir yemek salonu ile başbaşayız bu öyle bir yemek salonu ki her pencerenin karşısında bir büyük ayna var.Bunun amacı sarayın hizmetlileri pencerelerden kurulan sofralara aynalardan bakarak eksikleri görüp mutfaktan getirmesidir.Ne kadar da ince ve kibar bir düşünüş.
Sarayın içindeki camiye doğru gittiğimizde insanın içini farklı bir huzur kaplıyor.Farklı bir mimari ile vuku bulan bu cami oldukça iyi durumda. Sarayı gezmeye devam ettiğimizde Abdi Paşa'nın türbesini görmekteyiz.
Saray teknolojinin henüz doğmadığı yıllarda en ince ayrıntısına kadar düşünülerek titizlikle yapılmış.
Kesme taşlar tek tek başka köylerden getirilmiş yerlerine yerleştirilmiş.Muazzam bir şekilde sarayın neredeyse tüm taşları işlenmiş bir nevi taşa hayat verilmiş.
Ben sarayı gezerken inanılmaz şekilde büyülendim.Sarayın duvarlarındaki işlemelere dokundukça baharda yeşillenen bir çiçek gibi açıverdim serpildim.Hele o yazılan şiirler edebiyata ne kadar önem verildiğini o güzel sözlerin o gönüllerden nasıl çıktığını bir kez daha merak ederek ve araştırılması gerektiğini düşünerek saraydan hüzünlü ama bir o kadarda ruhu doymuş biri olarak ayrıldım.
Sarayı iyi ki arkadaşımın zorlamasıyla da olsa gidip gördüm diyorum.Verdiğimiz cüzi(5 tl) paranın karşılığını o kadar net aldık ki bu anlatabilmişimdir umarım.Saray hakkındaki bilgileri sağ olsun arkadaşım anlattı daha bir çok bilgi verdi ama hepsini yazmam imkansız tabiki de.
Sadece İshak Paşa Sarayını gezmedim Ağrı da buranın yanı sıra bir çok gezilecek yer var.Sevgili arkadaşımız bize Ağrı'nın dört bir yanını gezdirdi.Nuh'un gemisi denilen yere, Meteor çukurunun bulunduğu yere,bir çok türbeye,Avnik Kalesine,Balık Gölüne,bir çok camiye,Diyadin kaplıcalarına,Eleşkirt'e,Kayak Merkezine,Keşişin Bahçesi denen yere,Meya Mağaralarına ve son olarak da Ağrı Dağına götürdü.
Umarım sizler de bu güzel yerlere gidersiniz ve yeni hatıralar biriktirirsiniz.Güzel fotoğraflar çekersiniz diyorum ve gezdiğim diğer yerleri de başka postlar da yazmak dileğiyle diyerek bu posta son veriyorum.
Harika yazmışsiniz teşekkürler
YanıtlaSil