Kef Kalesi |
Bu sorularımın cevabını bir sempozyum da görev aldığım
sırada en son gün yapılan gezide bulabildim.
Kef Kalesi Müzesi (alıntıdır) |
Gezide Kef Kalesine gittik. Burası gerçekten tarih kokan bir
yerdi. Ayrıca kendimi çok şanslı hissettim çünkü rehber o kadar güzel şeyler
anlattı ki ben benden oldum.
Meğer bilmediğim o kadar çok şey varmış ve öğrenince nasıl
mutlu olduğumu anlatamam.
Kef Kalesi’nin eskiden bir volkanik dağ olduğunu öğrenince
bir gittim o döneme ve nasıl yani oldum volkanik dağa kale mi yapılır dedim. Ve
direk rehberden cevabı yedim. Urartular'ın bu dağa kale yapması tabi ki sönmüş
bir volkanik dağ olmasını anlamış ve güvenlik amaçlı burayı seçmiş olmalarıdır.
Kazı çalışmalarıyla buradan birçok eser çıkarılmış ve
incelenerek müzelere gönderilmiştir. Bu müzeler ise Van da ve Ankara da bulunan
Anadolu medeniyetleri müzeleridir. Buralara da bizzat giderek çıkarılan
eserleri gördüm hatta daha fazlasını görmüş oldum. Sonraki yazılarımda inşallah
onları da paylaşmak istiyorum.
Kef Kalesi Müzesi -Pithos (alıntıdır) |
Yapılan kazı çalışmalarıyla ayrıcı buradan sadece kale değil
de saray kalıntıları da çıkarılmış. Bunun en büyük kanıtı çıkarılan küpler yani
bizim dilimizde küp fakat akademik dilde bu eserlere Yunancadan dilimize gelmiş
olan ‘’pithos’’kelimesini kullanmaktadırlar. Bu küplerin bizim için önemi şu
yönde açıklanmıştır. Eğer bir kazı alanında bu tip pithoslar var ise burada
depolama alanı yani yaşama alanı vardır.
İnsanlar eskiden bu küplerde birçok tahıl ürününü hatta içeceğini vs her şeyi korunaklı
olarak saklarlarmış. Yani bizlerin bugün kullanmış olduğumuz buzdolabı gibi
düşünebiliriz. Bu küpleri her devletin kullanma şeklinin farklı olduğunu
biliyoruz ve hatta hangi devlete ait olduğunu üzerindeki kabartmalardan, süslerden,
bezemelerden bile anlayabiliyoruz.
Adilcevaz pithos örneği |
Kalenin kalıntılarına baktığımızda rehber bize sayısal
bilgilerde vermekte fakat onları pek aklımda tuttuğum söylenemez. Sadece
aklımda kalan kale duvarlarının 7 sırası sağlam görünmektedir. Ayrıca bulunan
fil ayakları da 4.5 km ara ile dikilmişler. Bunun haricinde kalenin
duvarlarında ve fil ayaklarındaki taş işçilikleri önemli yer kaplamıştır. Bu taşlardaki kabartmalar
bizlere o dönmelerden çok fazla bilgi aktarmaktadır.Özellikle de Urartular
hakkında çok bilgi vermektedir. Hatta Urartular'ın Orta Demir Çagı’nda burada
yaşadıkları bile anlaşılmaktadır.
Kef Kalesini gezdikten sonra o sadece camlardan bakmakla
yetindiğim kâgir binaya girebildim.O kadar merak ediyordum ki sonunda buraya
girebilmenin mutluluğuyla gördüğüm her şeye dokundum.Tabi rehber tarafından
uyarılana kadar…Olsun o uyarıyı almaya bile değerdi o eserlere dokunup o tarihi
hissetmek.
Bu her önünden geçtiğim bina aslında bir müzeymiş ve
içindeki eserlerde Kef Kalesi’nden çıkarılan parçalar imiş.Tabi hepsi parça
parça ama o kadar değerliler ki…
Buraları gezmek görmek hissetmek inanılmaz bir duygu… Gerçekten araştırma yapan
herkesin buraları gezip görmesi ve hissetmesi o dönemleri bir yaşayabilmesi
gerekir.Bana burayı gezip görmemi sağlayan hocalarıma teşekkür ediyorum tekrar.
İsteyen herkesin gidebilmesi, gezip görebilmesi hatta bol
bol fotoğraf çekip anı yakalayabilmesi dileklerimle diyerek yazımı bitiriyorum…
Kef Kalesi Müzesi içi |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder