Tekrar tekrar Topkapı
Sarayına gitmek… Topkapı Sarayı İstanbul tarihinin yapı taşlarından biri
elbette ki gidilmesi görülmesi gereken bir yer fakat gözlemlerime dayanarak
gelen insanların buraya gelirken önceden bir araştırma yapmadan gelmeleri ve
buraları gezerken bilinçsiz bir şekilde gezmesi gözümden kaçmadı değil. İlkokul,
lise, üniversite dönemlerimde sıkça gelmiştim ben Topkapı Sarayına o yaşlarda
insan daha bir cahil daha bir hevesli fakat okuyup anlamakta biraz kıt oluyor.
Daha sonra en ufak bir şey sorulduğunda bön bön bakıyoruz.
Ondan sonra nasıl gittin gezdin ya bir şey bildiğin yok deyip laf yapıyorlar.

Son zamanlarda AHMET ÜMİT’İN –İSTANBUL HATIRASI adlı eserini
okuyordum ve romanın verdiği heyecanla tekrar Topkapı Sarayı’na ve Ayasofya’ya gitmek istedim. İnternetten bakınırken İlber Ortaylı’nın da vermiş olduğu müthiş bilgiler bana etraflıca bir araştırma yapma
ve öyle gezme özelliğini aşıladı.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki internet gerçekten mucizevi
bir şey insan istediği zaman doğru kullandığı zaman mükemmel oluyor her şey
elinin altında bir tıkla her şeyi öğreniyorsun.
Araştırma için önce www.topkapısarayı.gov.tr adresinden
yararlanarak sarayın içerisindeki yerleri öğrendim. Tarihlerini buralarda neler
yapıldığını kimlerin yaptığını ve içerisindeki kıymetli eşyaların nerelerden
geldiğini ufak ufak notlar alarak öğrendim. Aldığım bu notlarla en sevdiğim
kuzenimi de peşimden sürükleyerek Topkapı sarayına gittim. Meğer öğrenip te
gezmek ne güzel bir şeymiş . En güzeli de etrafındakilere bu ne bu ne demek
zorunda kalmıyorsun.
Araştırıp öğrendiğime göre bu Saray tek bir planda birden
bire yapılmamış ihtiyaç üzerine eklene eklene yapılmış. 400 yıl Osmanlı
padişahlarının yaşadıkları bu saray Sultan Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayına
taşınmasıyla ıssız ve bakımsız kalmış. Topkapı Sarayı Cumhuriyetten
sonra tekrar onarılarak müze haline getirilmiştir. E öğrendiğim bu güzel
bilgileri kuzenimle paylaşarak keyifli bir şekilde sohbet ederek gezimize
başladık.
Bu arada müzeye giriş ücreti bana göre oldukça pahalı çünkü 30 tl ama ben sadece bir müzeye girmek için 30 tl vermek yerine müze kart aldım.Müze kartı da öğrenci olduğum için indirimli olarak 20tl ye aldım.Böylelikle ben karlı çıktım.
Her zamanki gibi aldım makinemi elime her şeyi fotoğrafladım yalnız Hazine odası, Has oda vs. genellikle özel eşyaların bulundukları yerde fotoğraf çekilmesi yasaktı. Saygı duyduk tabii ki oradaki eserleri dikkatlice inceledik. Fotoğrafları nasıl olsa sitede var diyerek notlar aldık kendimizce. Ama oldukça kalabalıktı ziyaretçiler üst üste yığılmıştı neredeyse uzun zaman aldı bu odaları gezmemiz. Tavsiyem erken saatte gidilmesidir.
Bu arada müzeye giriş ücreti bana göre oldukça pahalı çünkü 30 tl ama ben sadece bir müzeye girmek için 30 tl vermek yerine müze kart aldım.Müze kartı da öğrenci olduğum için indirimli olarak 20tl ye aldım.Böylelikle ben karlı çıktım.
Her zamanki gibi aldım makinemi elime her şeyi fotoğrafladım yalnız Hazine odası, Has oda vs. genellikle özel eşyaların bulundukları yerde fotoğraf çekilmesi yasaktı. Saygı duyduk tabii ki oradaki eserleri dikkatlice inceledik. Fotoğrafları nasıl olsa sitede var diyerek notlar aldık kendimizce. Ama oldukça kalabalıktı ziyaretçiler üst üste yığılmıştı neredeyse uzun zaman aldı bu odaları gezmemiz. Tavsiyem erken saatte gidilmesidir.
Topkapı Sarayı harbi saray yalnız hee gez gez bitmiyor
girişi bile oldukça heybetli biz giriş diyoruz ama eskiden buraya Bab-ı Hümayun ana kapı girişi diyorlarmış. Diğer
kubbeli olan ve her iki tarafa da açılan kapıya ise Babüsselam adı
veriliyormuş. Biletlerin satış yeri yani gişeler burada bulunuyor.
Bu sarayda o kadar çok bölüm ve eser var ki akılda tutmak
biraz zor tabi onun içinde ben sizlere tarih bilgisi almanın en doğru
kaynağının Topkapı sarayının kendi sitesi olduğunu söylemeden geçemiyorum.
Ben bu sarayda buraları gezdim, fotoğrafladım ve telefonumun
not defterine ufak ufak yazdım. Yazdım yazmasına ama belki de gezmediğim çok
yer kalmıştır koskoca sarayın içinde…
Benim bu sarayda
gezdiklerim,gördüklerim ve
fotoğraflayarak not aldıklarım :
III. Ahmet Çeşmesi : Sultanahmet meydanından girdiğimiz de
karşımıza çıkan ilk yapı bu çeşme olmaktadır. Sultan III. Ahmet’in 1728 yılında yaptırmış olduğu bu çeşmeye
hayran kalmamak elde değil. İstanbul’un en güzel çeşmesi sayılan bu çeşme Barok tarzında yapılmış ve renkler işlemeler
harika görünüyordu. Üst kısmında beş tane mini kubbe örtülüydü, çeşme dedik ya
hani çeşmeler dört bir yanda mevcuttu.

Çeşmeyi gördükten sonra daha önce yazdığım gibi ilk kapı
olan ve devasa büyüklükte olan Bab-ı Hümayun kapısından içeri girip sağımıza
solumuza baka baka fotoğraf çekmeye ve etrafı incelemeye devam ettik.
Yürümeye devam ettiğimizde Aya İrini kilisesini gördük ve
fotoğrafladık. (Bu kiliseye başka bir postta tarihiyle ve fotoğraflarıyla yer
vermeyi düşünüyorum.)
Devam ettiğimizde eskiden Karakol binası olan yapı şimdiler
de ise Karakol restaurant ve cafe olarak işletmeye çevrilmiş.
Aya İrini Kilisesi’nin tam karşısında Osmanlı
İmparatorluğunun Darphanesi bulunmaktaydı. Darphane-i Amire olarak adlandırılan
binalar topluluğu,1727 yılında yapılmış fakat II. Mahmut döneminde
genişletilerek bugünkü görünümüne kavuşmuş.
Adalet Kulesi: Sarayın tek kulesi imiş bu kule adından da ne
işe yaradığı anlaşılıyor. Kuleden devam edildiğinde buradan at arabalarının
bulunduğu eskiden Has ahır denilen bölüm bulunmaktadır. Ayrıca bu bölümler sergi
alanı olarak da kullanılmaktaymış. Harem bölümü de buradan sonra gelmektedir.
Harem de ise Valide sofrasını ve Hünkar sofrasını gezebilir
ardından da cariyelerin ve harem ağalarının kalmış oldukları bölümleri
görebilirsiniz. İkinci avlu ve haremi birleştiren Divan Odasını görmek de mümkün tabi ki padişah eskiden burada
yapılan toplantıları gizli olarak dinleyebiliyormuş bunun nedeni ise divan
üyelerinin her zaman dikkatli olmalarını sağlamakmış.
Gezmeye devam ederek asıl görülmesi gereken kıymetlilere
gelip o muhteşem içeri girme sırasını bekleyerek vay canına dedirten eserleri
görmek gerekir.
Eskiden Enderun-u Hümayun olan yani Hristiyan ailelerden devşirilen kapı kullarının yetenekli olanlarına eğitim vererek devlet kadrolarına alan kurum şimdi ise müzenin idaresi olarak kullanılmakta hatta bir bölümünde ise tarihi kıyafetler sergilenmektedir.
Eskiden Enderun-u Hümayun olan yani Hristiyan ailelerden devşirilen kapı kullarının yetenekli olanlarına eğitim vererek devlet kadrolarına alan kurum şimdi ise müzenin idaresi olarak kullanılmakta hatta bir bölümünde ise tarihi kıyafetler sergilenmektedir.
Buranın tam karşısında Hırka-i Saadet Dairesi bulunmakta ve
odanın içerisinde I. Selim’in Mekke’den getirdiği Hz. Muhammed’e ait kutsal
emanetler görülmektedir.
Hazine Dairesine doğru ilerlenir ve burada eserler oldukça
göz kamaştırıcı şekildedir. Şahsen kaşıkçı elmasını görünce ben bile
filmlerdeki o çalma sahnelerine katılmak istedim.(aman yetkililer duymasın)
Dedim ya saray gez gez bitmiyor. Çok kalabalık olunca da
insan haliyle sıkılıyor ve gezerken yoruluyor. Sarayın o kocaman ağaçlarının
altında ve lale bahçelerinin yanında biraz soluklanarak kaldığımız yerden
yılmadan devam ettik.
Has odadan o güzelim hat sanatlarına bakarak diğer avluya geçtik ve buradaki Bağdat ve Revan köşklerini gördük ayrıca iftariye yerini havuzu ve terası da gördük ve o manzaraya hayran kaldık. Tabi ki devam edip de arkamızda kalan sofa ve mecidiye köşklerini görene kadar, buradan boğaz manzarasını doyumsuz şekilde izleyebilirsiniz.
Has odadan o güzelim hat sanatlarına bakarak diğer avluya geçtik ve buradaki Bağdat ve Revan köşklerini gördük ayrıca iftariye yerini havuzu ve terası da gördük ve o manzaraya hayran kaldık. Tabi ki devam edip de arkamızda kalan sofa ve mecidiye köşklerini görene kadar, buradan boğaz manzarasını doyumsuz şekilde izleyebilirsiniz.
Bu manzara eşliğinde burada yemek de yiyebilirsiniz ki biz
öyle yaptık ve ruhumuzu arındırarak gezimize son verdik.
Bu arada demeden geçemeyeceğim Saray görülmeye değer tabii
ki bunda bir sorun yok fakat ben ve kuzenim müze kartı kullanarak saraya girdik
normalde giriş ücreti oldukça pahalı ve ilginç olanda harem bölümünün saraydan
ayrı tutularak ek bir ücret ödeme karşılığında geziliyor olabilmesidir. Bence
bu hoş bir durum değil. Hem turistlerde bu durumdan oldukça şikâyetçi idi. Ücret
ödeyerek ve gezmek için beklemek zorunda kaldıkları için sürekli şikayet
ediyorlardı. Ben bile bu durumdan hoşlanmadığıma göre gerisini sizler düşünün
artık. Tek olumsuz düşüncem bu geri kalan her şey oldukça mükemmel.
Daha önce arkadaş gruplarıyla saraya gittiğimde hep kendi
fotoğraflarımı çektirmişim fakat bu son gidişimde kuzenimle beraber saraya
odaklanıp saray fotoğrafları çektim. Ve fotoğraf arşivime ekledim. Hem öğrenme,
hem gezme, hem fotoğraf çekme şansına sahip olduğum için oldukça mutluyum.


Evet bende bu son resimle o manzara da kalmayı düşleyip
burada bu gezi yazısına son veriyorum. Yüreğinden burayı gezmek isteyen herkesin gidip görmesi
ve fotoğraflayarak anılarına eklemesi dileklerimle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder