29 Mayıs 2021 Cumartesi

BALAT GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER ARASINDA

 Uzun zamandır covid-19 nedeniyle evlere tıkılıp kalmıştık. Malum normalleşmeye gidiliyor, o zaman artık evde oturmanın ne alemi var hadi düşelim yeniden yollara yeni maceralara...

Yıllar önce defalarca gitmiş olduğum bir semt var. BALAT

Bugün hava kasvetli olsa da dayanamayıp attık kendimizi sokaklara ...

Bahçelievler den bir metrobüse atlayıp Haliç durağında inerek biraz yürüyoruz ve istediğimiz istikamete ulaşıyoruz.


Rengarenk cumbalı evleriyle, birbirinden ilginç dükkanlarıyla, yaşanmışlıkları sergileyen ve aslında zamanında buranın kimlere ait olduğunu fısıldayan kiliseleriyle, tarihe yolculuk yapmak isteyenler için arnavut kaldırımlarından oluşan sokaklarıyla ve yorulduğunuzda ufak bir mola verip huzur dolacağınız musmutlu cafeler bizim gibi gezginlerin keşfini bekliyor adeta...



Buranın tarihini öğrenip gezdiğinizde ise daha büyük bir lezzet alıyorsunuz.

15.yy da İspanya da Engizisyondan kaçan Sefardim Yahudilerinin II. Bayezid tarafından İstanbul'a davet edilerek  bu semte yerleştirilmeleri ve yaşam sürdürmeleri için fırsat tanınması. Tabi daha sonra çoğu patlak veren bazı olaylardan ötürü İsrail'e göç etmişlerdir.

İşte bizim gördüğümüz iki katlı rengarenk cumbalı evlerin hepsi Yahudi mimarisiyle inşa edilmiş olan yapılardır.

Balat'ın adı da aslında Rumca saray anlamına gelen Palation kelimesinden türemiştir. Hatta Blaherna Sarayına yakınlığından ötürü de bu adla anılıyor olabilir.





Balat sokaklarını arşınlayarak kaybolurken her sokak başında devasa mimarilere ve sıcacık tablolara tanık oluyoruz.

Bu semtte sinagog, kilise ve cami iç içe bulunmakta yani dedikleri gibi üç dinin yaşadığı bir yerdir.

Makedonya Ohri kasabasından gelen Yahudilerin  buraya inşa etmiş olduğu Ahrida Sinagogu Balat'ın en eski sinagoglarındandır ve içi kesinlikle görülmeye değer. Neden mi sinagogun tevasi yani dua kürsüsü minyatür bir gemi şeklinde tasarlanmış oldukça etkileyicidir. Ayrıca bu sinagog 1987 tarihinde Kültür ve tabiat varlıklarını koruma yüksek kurulunun almış olduğu kararla korumaya alınmış ve günümüze kadar gelmiştir.

Bu etkileyici sinagogdan çıkıp rotayı Meryem Ana Rum Ortodoks kilisesi Fatih Sultan Mehmet'in kendi fermanıyla kiliseden camiye çevrilmeyen nadir yapılardan biridir çünkü mimarı buranın kilise olarak kalmasını bizzat rica etmiştir.

Yine aynı semtteki Gül cami -Ferruh Kethüda cami dikkat çeken mimari yapılardır. Ne de olsa Mimar Sinan dokunmuş buralara da...

Mesela merdivenli yol diye anılan yerden tek tek o basamakları çıkarken yaşanılan o yorgunluğun yanında size hazırlanan görsel yoğunluk her şeye değer.



Bu merdivenleri çıktıktan sonra Fransa- Marsilya'dan getirilmiş kırmızı tuğlalardan inşa edilmiş ve büyüleyici bir yapıya sahip olan Fener Rum Erkek Lisesi bizi karşıladı. Burada fotoğraf çekmeye doyamadık. Haliç'in her iki tarafından görülebilen bu okul Patrik Gennadios ile Fatih Sultan Mehmet arasında yapılan anlaşma gereği 1454'teFener sınırları içinde kurulan okulun günümüzdeki binası 1881 yılında inşa edilmiştir. Okulun adı, ''Patrikhane Akademisi'' ya da ''Rum Mekteb-i Kebiri'' olarak bilinmekle birlikte, Cumhuriyetin ilanından sonra Fener Rum Erkek Lisesi adını almıştır.






Balat küçük bir semt ama gez gez bitmiyor. İçerisinde yer alan kiliselerin hepsine uğramak kesinlikle bir güne sığmıyor. Başka bir zamanda tekrar gelip nefes almak ve bulunan muhteşem mimarileri ziyaret etmek için ayrılıyoruz ama kalbimizi yine bırakacak yerler bulmuş bulunmaktayız.

Enerji olayına gelecek olursak buradan inanılmaz empati enerjisi- hoşgörü enerjisi ve inanç enerjisi depoluyoruz ruhumuza ve kendimizi şanslı hiseetmemiz gerektiğini unutmayarak tüm olumsuzluklardan kendimizi arındırıyoruz.(M.Ayhan)

Sağlıcakla kalın mutlu huzurlu anlarınız çoğalsın diyerek burada yazımı sonlandırıyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BURSA YEŞİL CAMİ & YEŞİL TÜRBE

Bahçelievler Belediyesinin düzenlemiş olduğu günübirlik Bursa gezisine katıldığım ve soluğu o çok istediğim Yeşil Cami de aldığım anı paylaş...