Sultanahmet İstanbul’un bence en önemli merkezidir. Ulaşmak
istediğimiz çoğu eser, saray ve müze gibi
vs. birçok yer hemen hemen hepsi buradadır. Bu özellikte Sultanahmet’i
benim gözümde daha değerli kılmaktadır.
Saymak ile bitmiyor buradaki eserler: Sultanahmet cami ve
türbesi ,caminin bahçesinde bulunan kıymetli tarihi yapılar, yine caminin hemen
arka tarafında bulunan halı müzesi ,Arasta çarşısı ,Yeşil ev ilerlendiğinde
meydanda bulunan dikili taşlar ve Alman Çeşmesi,karşısında Ayasofya , Yerebatan
Sarnıcı ,Firuz Ağa Camisi ,Mozaik Müzesi , Cumhuriyet Müzesi ,Türk ve İslam
Eserleri Müzesi olan saray, yukarıda Topkapı Sarayı ,Gülhane Parkı , Arkeoloji
müzesi, Çinili Köşk vs. daha da var yani.(Saymış olduğum tüm bu eserleri tek
tek ayrıntılı şekilde post olarak yazmaya çalışacağım.)
Öncelikle ben Sultanahmet Meydanın da peş peşe üç adet
bulunan dikili sütunlardan bahsetmek istiyorum.Gelip geçip bakıyoruz bu taşlara
fakat çoğumuz bu taşların neden buraya konduklarını ne anlam ifade ettiklerini
bile bilmiyor.Kısa bir zaman öncesine kadar bende bilmiyordum defalarca
önlerinden gelip geçtim ama hiç merak etmemişim daha sonra dikkatlice bakınca
merak edip araştırdım ve daha sonra tekrar gidip inceledim.
Kısa süre önce TRT kanalında hiç beklemediğim anda Tarihin
İzinde adlı bir program ile daha doğrusu kısa belgesel tarzında bir program
izledim ve Talha Uğurluel adlı hocamızı görünce çok mutlu oldum. Tam da benim
merak edip araştırdığım yerleri Talha Hocanın ağzından dinlemek ve muhteşem bir
görsellikle izlemek inanılmaz güzeldi.Program bittikten sonra internetten bu
programı araştırdım ve bir süre bölüm olarak çekildiğini inanılmaz bilgilerin
paylaşıldığına şahit oldum.Benim açımdan çok yararlı oldu diyeceğim bir program
herkesin izlemesini tavsiye ederim.Bu arada Talha hocaya da buradan saygılarımı
iletiyorum.
Gelelim bu taşların ve meydanın hikayesine:Herkesin de
bildiği burası eskiden Hipodrom yani at meydanı imiş. Roma döneminde burada
Kralın aslında halka ülkenin sorunlarını karışıklıklarını unutup
sorgulamamaları için yaptırmış olduğu bir hipodrom imiş. Bu hipodromda
yarışçıların at arabalarıyla hızlı bir şekilde virajlı olan bu hipodrolde kıran
kırana yarışmaları ve bulunan engellere çarpmadan belirlenen final yerine
ulaşmalarıymış.
Gözümüze ilk çarpan sütun Örme Sütundur. Bu sütunun buraya
örülme sebebi yapılan yarışmalarda tırmanıcıların buraya tırmanarak çeşitli
gösteriler sergilemesi içinmiş.
Diğeri Burmalı Sütun (yılanlı sütun) bu sütun buraya Delphi
de bulunan Apollon Tapınağından getirilmiştir.
Dikilitaş ise buraya Mısırdan hediye olarak gelmiş. Bizans
İmparatoru Theodosius döneminde (390) diktirildiği biliniyor. Taşın ilk halinin
daha büyük olduğu yalnız Mısır’dan buraya getirilirken kırıldığı
söylenmektedir. Özel olarak yapılan kaidenin üzerine önemli bir stratejiyle
yerleştirilmiştir. Bu yerleştirilme şeklide kaidenin üzerindeki kabartmalar ile
anlatılır. Kaidenin dört bir tarafında dört ayrı kabartma var ve bu
kabartmalarda imparatorun yarış seyrederken olan kabartması,ailesiyle olan
kabartma, kazanan yarışmacıya verilen hediye ile olan kabartmalar vardır.
Sütun üzerindeki hiyerogliflerde ise Mısır Firavunu olan
Tutmosis’in tanrıya sunduğu kurbanlar anlatılmaktadır.
Hiyeroglifte bulunan hayvanlar burada oldukça büyük bir önem
taşımaktadır. Mısır da hani bereketli olarak bilinen o yabancı ismini söyleyemediğimiz
böcek ise bildiğimiz bok böceğidir.
Ayrıca burada bu heykellerin sonunda bulunan bir çeşme
vardır ki görülmeye değer çünkü inanılmaz derece de göz kamaştırıcıdır. Kubbe
şeklinde olan bu çeşme sekizgen olarak düzenlenmiş bir eserdir.
Kubbenin üstü yemyeşil bir renkte iç açıcı olmakla beraber
ortası beyaz ve kubbe kolonları da koyu yeşil bir renktedir. Bu renk uyumu
o kadar güzeldir ki gözlerinizi alamıyorsunuz ve yapıya dokunmak için can
atıyorsunuz.
Bu çeşmenin hikayesi ise Bağdat demir yolunun yapımına
başlandığı zamanda Kayser Wilhelm’in armağanı olarak buraya yapılmış olmasıdır.
Yolun karşı tarafında Yerebatan Sarnıcı’nın bitişiğinde ki
Milion Taşı hemen hemen hiç dikkat çekmemektedir. O kadar eserin yanında bu
arada kalmış olan yapının dikkat çekmemesi normaldir fakat önemi o kadar fark
edilmesi gereken bir yapıdır ki . Bu yapı Bizanslılardan kalmış olan bir
eserdir ve taşın bulunduğu yer Bizans İmparatorluğunun başkentinde ‘’dünyanın
başladığı yer- sıfır noktası ‘’ kabul edilmiş.
Bizler de tabi ki dünyanın başladığı yere ayak basmış
bulunalım dedik.
Evet bu güzel posttu sizlerle paylaşmaktan mutluyum isteyen
herkesin gidip görmesi ve güzel fotoğraflar çekerek arşivine eklemesi
dileklerimle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder